26 Mayıs 2008 Pazartesi

Otomobil Alana Benzin İndirimli.. ?


Amerika'da Chrysler otomobil markası , belirli model arabalarını satın alanlara benzinde 3 yıl boyunca indirim sunuyor.. Türkiye'de büyük bir kesim için arabanın '' Çok kullanmayacak olsamda almalıyım '' , '' Arabayı kullanmak değil , arabam var demek önemli '' veya statü göstergesi anlamına geldiğini hepimiz biliyoruzdur.. Ya kardeşim zaten kullanmayacaksak neden araba alalım ? , bu kampanya zaten beni alakadar etmez , benim zaten benzin alıcak param yok benzini indirimli olarak verseler ne olcak ? gibilerinden yada zaten o indirim kesin araba fiyatına yasımıştır gibi düşünen arkadaşlarımız ( Türk halkının yarısıda düşünmüş olabilir.. ) olabilir.. :)
Ama şöyle bir gerçekte varki Chrysler bu kampanya ile bir çok kesmin dikkatini ve beğenisini üstüne çekmeyi başardı.. Ve bundaki en büyük etken Amerika'da gittikçe artan benzin fiyatları ki bu artış Türkiyedeki artışların yanında bir hiç.. Zamanında denenmiş ve ciddenden kısa süreli bir zaman dilim içerisinde başarılı olmuş projeler düzenlendi Toyota ve Renault tarafından.. Fakat şuan gündeme oturmuş ve gittikçe büyük bir tehtid altında bulunan , fiyatının 0.1 düşürülüp 1 hafta sonra 3 arttırılabilen bir ülkeden bahsediyoruz.. Bu kampanya ile bir çok kişi ilgilenebilir gibime geliyor.. En azından normal bir yurdum insanının gazeteyi okurken yada reklamlarda gösterildiğinde bu konunun dikkatlerini çekmeyeceğini hiç sanmıyorum.. Kesinlikle tekrardan masaya yatırılması gereken bir proje bence.. Sizcede öyle değilmi.. ?

Çöp Torbası


Çöp torbasını sıradan bir ürün olarak görebilirsiniz fakat her üründe olduğu gibi çöp torbalarıda farklılaşabiliyor.. Ilk önce sıradan siyah çöp torbaları vardı , sonra renklileri , sonrada ağzı büzgülüler çıktı.. Sıradan bir çöp torbasının bile bu kadar gelişebiliyor olması , ürünlerin ve servislerin gelişmeye ne kadar açık olduğuna çok iyi bir örnek..

Bazen bir ürünle ilgili bir gelişme , iileştirme yapılmak istendiğinde artık yapacak bir şey kalmadı die düşünülebiliyor.. Ama yeni tasarımları , modelleri ve türleri görünce ciddende insan hayretler içerisine düşüyor.. Sonuçta olaya yüzeysel bakıldığında gayete sıradan bir ihtiyaç gibi duran çöp torbasından bahsediyorum.. Büzgülü çöp torbasını yolun sonu sanıyorsanız , Amerikalıların ürettikleri Esneyebilen çöp torbalarına bakmalısınız.. Büyük bir buluş olmayabilir belkide ama neden çöpleri daha rahat koyabileceğim bir torbayı tercih etmeyeyim.. ?

Yakında çöpleri öğütebilen çöp torbalarıda çıkarsa hiç şaşırmayalım bence.. :)

Dijital Ev Planı


Bir ev kiralanırken ya da satılırken insanlar evin içinde eşyalarının nasıl duracağını hayal ederler.. Eğer ev baktıysanız bilirsiniz , bir evi almadaki en önemli kararlardan birisidir bu.. Bu L koltuk buraya sığmaz yada şu bölüme masayı koyamayız gibilerinden yorumlar yapılmaya başlanıldığında o ev alınmaz.. :)

Dijital ev planı sunan bir firmanın dediğine göre , ev planı sunan emlakçıların evleri %40 ila %45 arası daha hızlı satılıyormuş.. Bu rakam ne kadar doğru bilinmez ama müşterinin bu kadar net bir ihtiyacını gidermek , emlakçıların fark yaratmak için kullandığı iyi bir pazarlama aracı.. Ve insanların bu olanağı sağlayan emlakçılara yöneleceğide son derece açık ve ortada gibi gözüküyor.. Özelliklede Türkiye gibi bir ülkede , herkesin rahatını düşündüğü , kolayı seçtiği bir ortamda.. :)

Coca Cola , Ramazan Ve Alıcı Zaafları


Coca Cola önceden tüm dünyada aynı reklamı yapıyordu.. Sonra ülkemizin sofrasını , kültürüne keşfetti.. Ramazanda ramazana özel reklamlar , iftar soframıza özel reklamlar.. Ve ayrıca coca cola'nın ramazan sofralarına girmesinin yada eğer zaten içinde bulunuyorsa daha çok tüketilmesinin en büyük etkenlerinden biriside coca cola'nın müslümanlaşmasıdır.. Çünkü bir anda Ramazan sofralarının adeta vageçilmez bir tercihi gibi gösterilmesi , hepimizin kardeş , aynı çorbaya kaşık sallayan kader kankaları olduğu gibi mesajlar vermeye başladı.. :) Ve buna ek olarakta fondaki müzikler kesinlikle kanun , ney vs ile yapılmaktadır.. :) Bunlarda ister istemez insanları o ürüne karşı bir cazibe oluşturmasına yol açmaktadır.. Yine Futbol müsabakalarında ise özellikle milli maçlarda duygularımıza seslenen reklamlar.. Adeta bu maçlarda coca cola ülkemizin yerel bir gazlı içeceği oldu..
Promosyondaki olayı ise bence ülkemiz insanının promosyona olan düşkünlüğünü keşfetti.. Benzin alana benzin yerine '' deterjan , bardak , oyuncak '' vermenin satışlara olan yansımasını gördü..
Cola alana cola yerine kontör verdi.. Benim fikrime göre promosyon yapmadı , kitleye ve alıcıya göre hareket etti.. Alıcı zaaflarını araştırdı ve bu yöntemiylede son derece yüksek kar ve satış marjlarına ulaştı..

My Starbucks Idea






My Starbucks idea , Starbucks'ın müşterilerinin fikirlerini dinlediği interaktif bir internet sitesi.. Insanlar , çoğunlukla Starbucks müşterileri , fikirlerini paylaşıyor ve gördükleri fikirleri oyluyorlar.. Site henüz çok yeni olmasına rağmen bir çok bikir binlerce oy almış.. Örenk vermek gerekirse mesela en üstte duran fikir en son baktığım zaman aralığında 20 binden fazla oy almıştı..

Telekomunikasyon firmaları , bankalar ve bir çok şirketin uygulayabileceği müşteriyi dinlemek , müşteriyle temasta olmak için sizcede harika bir deneme değil mi.. ?

Her hangi bir profesyönel üretim noktasında , üretici ile tüketici ama interaktif bir ortamda paylaşıma gidebiliyorsa , bu ciddi bir işletme mantığıdır ve beraberinde taşıdığı müşteri beklentilerini sürekli sıcak tuttuğu için başarıya her zaman açıktır..

Starbucks'ın bugün kullandığı kahve fincanları üzerindeki desenlerde dahil tüketiciden gelen talebe göre yön verdiğini düşünecek olursak eğer , neden bir çok Starbucks noktasında bu kadar bardak ve benzeri ürünün alici ile bu kadar rahat buluşabildiğiin daha kolay anlamış oluruz..

Starbucks , ciddi bir ticari marka ama soğuk ve ulaşılmazı oynamak yerine , ' Biz ' kavramı ile beraber bir starbucks ailesi yarattı..

Sizcede bu yöntem ve izlenilen yol işletmenin belirli ve ciddi bir ilerleme kaydetmesinde etken olmazmı.. ?

23 Mayıs 2008 Cuma

MARKA ALGISINDA 5 BOYUTLU DÖNEM
Pazarda yaşanan rekabet sonucu pazarlama dünyası , algılarda ufak da olsa değişiklikler yapıyor. Görmenin ve duymanın yanı sıra tadın , kokunun ve dokunuşun tüketici üzerinde ki olumlu etkilerinin gözlenmesi , bazı markalara beş boyutlu altın çağ yaşama fırsatını sunuyor.

Kitle iletişim araçlarının görme ve duymayla sınırlı kalması , biz tüketicilerin beklentilerini karşılama konusunda yetersiz kalıyor. Mesela , televizyon reklamlarında yüzlerce görsel ve işitsel mesaja maruz kalıyoruz ama bu satın alma kararımızı oldukça az etkiliyor. Tüketici davranışları ağırlıklı olarak duygularla ilişkilidir , yani marka ile bizlerin ( tüketicilerin ) arasında duygusal bağın gerçekten güçlü olması gerekir. Mesela Martin Lindstrom diye bir bilim ve iletişim adamı " Duyular ve Marka " adlı kitabında " markaların geçmişle kurduğu bağlantının ve tüketiciyle arasında ki duygusal bağının markaya değer katmasının ötesinde , rakiplerinden de kolayca ayırt edilmesi " nin öneminden bahsetmiş.


Örnek olarak , Pepsi-Cola ' nın tadı Coca-Cola markasına göre daha çok beğeniliyor olsa da , biz tüketicilerin tercihi , güçlü duygusal bağın neticesinde Coca-cola ' dan yana oluyor.Bu da sanırım Coca-Cola ' nın reklamlarında ki kapağının açılma sesi ve bardağa düşen buzların çıkarttığı sesle oluyor.Sizde de hemen bir bardak kola içme isteği uyandırmıyor mu? :))


Ya da diş macunlarının dişleri beyazlatması i çürüklere karşı korumasının yanında tadının da önemli olması , markaların bu yönde çalışmalar yapmasına sebep oluyor olabilir.Colgate , reklamlarında tadının güzel olduğundan söz etmese de Signal yerine Colgate markasını tercih etme sebeplerimizden biri de bu olabilir mi acaba???

Bir örnek daha vermek gerekirse , sizden Jack Daniels ile Johnny Walker markalarını gözleriniz kapalıyken ayırt etmeniz istenirse ilk yapacağınız ne olur??? Sanırım tadına bakmadan önce şişesine dokunmak ya da koklamak istersiniz , yanılıyor muyum? Kokuların üzerimizde duymaktan ya da dokunmaktan daha çok etkili olduğunu belirtmek isterim :))

Bugüne kadar tüketicilerin davranışları markaların stratejilerini hep yönlendirmiş , bundan sonra da yönlendirmeye devam edecek. Tek fark ürün ya da hizmetin kalitesi , yeniliği ve fonksiyonel olmasının yetersiz kaldığı günümüzde markaların , tüketiciyi 5 duyu yoluyla etkilemeyi göz ardı etmeyecek olması sanırım
.


AMBALAJIN GÜCÜ
Ambalajın kendine özgü içsel bir gücü vardır ve bu güç ciddi bir önem taşır.Ambalajlar her ürün için çok önemlidir örneğin giysilerimiz bizim kim olduğumuz hakkında bilgi verir . Ürünler içinde ambalajın etkisi aynıdır , ürünler hakkında ilk izlenimleri ambalajları verirler. Örnegin bir alışveriş merkezine gittiniz , evde şampuanınız bitmiş ve ihtiyaç duyduğunuz şampuanı almak için şampuan reyonuna ilerlediniz baktınız ki 40 yıldır kullandığınız şampuanınızın reyonunda olmadığını görüyorsunuz ne yaparsınız? Her insanın yaptığını tabiki de , şampuan reyonuna şöyle bir bakarsınız en cazip görünümlü ve en dikkat çekene uzanırsınız özelliklerine bakarsınız bir diğerine bakarsınız onun da özeliklerine bakarsınız ama ambalajı güzel olanı alırsınız. Çoğu kez de bunu mecburiyetten yaparsınız. Bir çok durumda da aldığımız ürünleri maalesef deneme şansımız olmaz işte tam o anda ürünü müşteriye pazarlayan tamamiyle ambalajdır.İlk kez gittiğiniz alışveriş merkezine girdiğinizde ne yaptığınızı düşünmenizi istiyorum öncelikle,mısır gevreği reyonundasınız şimdi de ne yaptığınızı sölemek istiyorum hepsinin üstünde mısır ve süt resmi var diyelim ki , ama bir tanesi diğerinden çok farklı bir tanesinin üstünde güzel bir kız ve metre var :) direk ambalajın size sunduğu cazibeye aldanarak o mısır gevreğini alırsınız ama üzgünüm ambalaja yenik düstünüz ambalaj : 1 tüketici : 0 :)) Biz tüketiciler gerçekten ilginç ve orjinal olanı ararız . Ambalaj tasarımı, insanın dikkatini çeken insanı o an içine alıp götüren bir an nefesini tutmasına sebep olan düşündüren aynı zamanda gülümseten konuşturan ve satın aldıran itici bir güçtür.

12 Mayıs 2008 Pazartesi

Pınar Sucuk'un Ethical Dilemma Nedir Bilmemesi


Pınar, belki de en güvenilir, en lezzetli et ve süt ürünleri markası. Ama güvenilir olması ''etik'' bir marka olduğunu göstermez. En azından ben, yıllardır mangal veya ızgarada kızarttıkları sucukları reklam diye halka gösteren bir markaya etik diyemem.
İnsanları mantığıyla değil, içgüdüsü ile alışveriş yapmaya iten bu reklamlar silsilesini bir kodemyenin sadece özürlü insanlarla dalga geçerek insanları güldürmesine benzetebiliriz.
Madem Türkiye'nin en güvenilir en lezzetli sucuğunu yapıyorsun, veya yapmaya çalışıyorsun; reklamını, pazarlamanı da ona göre yap. Herkes Pınar'ı çok başarılı bir marka olarak nitelendityor. İnsanların zaaflarından faydalanarak ürün satmak, ve sonra bununla gurur duymak nasıl bir başarıdır anlamış değilim.

9 Mayıs 2008 Cuma

RAPSTAR CEZA'LI MİLLİYET REKLAMI




Bu reklamın sonunda ki 'milliyet logosu' nu görmeyene kadar çoğu insan gibi bende ilk başta 'helal olsun' tepkisini vermiştim . Ama reklam sonunda milliyet logosu görününce, bu bana ülker'in Halk adı altında çıkardığı ürünleri hatırlattı. Aynı firma , hedeflenen bambaşka bir kitle. Ariel, Alo ve Ace(yanılıyor olabilirim) esasında aynı firma tarafından üretilmesi gibi birşey yani.Farklı ürünlerle daha çok müşteri gruplarına ulaşma çabası.
Doğan grubu diyor ki birde laik tarafın kaymağını yiyelim. Azınlık, isyan eden kitle ve Hiphop çok güzel uyum sağlamış. Bu bakımdan rapstar CeZA süper bir seçim.Ama şöyle birşey var, hedeflenen hedef kitle, Ceza'yı da koysan, Mahsun Kırmızıgül'ü de koysan, Sezen Aksu'ya aşk şarkısı da besteletsen o gazetenin Aydın Dogan'ın oldugunu biliyor. Yani Hürriyet okumuşun, Milliyet okumuşun, Radikal okumuşun ana başlıklarda "Aydın Amca" ne isterse o oluyor. Milliyet bizimle gurur duymuyor aslında bizi biraz salak yerine koyuyor...

'FANTA ARAMIZDA' DEĞİL





Coca Cola grubu, Türkiye'de yıllardır Fanta reklamlarına büyük yatırımlar yapıyor, festivaller düzenliyor falan. Ama ürünün paketine ne kadar yatırım yapsalarda ürün iyi olmadıktan sonra olmuyor işte bir türlü. Günlük yaşamda CocaCola veya Pepsi yerine kimse Fanta'yı tercih etmiyor. Seveni vardır elbet. Fakat ben pek anlam veremiyorum. 40 yılın başında tadı nasıldı acaba diye unutulmaya yüz tuttuğunda belki tercih sebebi olabilir.
Birde her sene rock festivali düzenleyip Şebnem Ferah , Mor ve Ötesi tarzı isimler, gruplar çıkartıyorlar sahneye. Ama zaten rock konserine gelen kitlenin çoğunluğu Fanta'yı yalnızca vodkaya karıştırmak için kullanıyor:) Hem Beyazıt Öztürk'le temiz aile imajlı reklamlar , hem böyle rock kitlesi anlayabilmiş değilim.Hedeflenen Kitle de anlayabilmiş değil ki hala kimse içmiyor.
Fanta yıllardır bu rock festivalleriyle falan bir yere gelemedi. O kitle zaten Colasını içiyor.
Bu fanta dediğin şey gazoza yakın birşey . Gazozda türk insanı için bir nevi yerel birşey. Bizden, içimizden. Fanta böyle boşbeleş festivalli, beyazıt öztürklü reklamları bırakıp biraz halka inmeli, halka halay çektirecek reklamlar çekmeli...:)
NIKE ASYA POLİTİKASI






Gün geçmiyor ki Nike'a karşı kötü hisler besliyen bloglar yazmayayım:) Bu Blog'um da NiKE ve onun kalibresinde ki markaların Asya Politikasına gelsin:)

Ünlü NBA oyuncularına giymeleri için onlarca bedava ayakkabı vererek,çoğu amerikalı çocukların ilahı durumunda şuan Nike . Aynı zamanda pakistanlı çocukları düşük maaşla çalıştıran firma . Nike'ın kurucusu Phil Knight,'Nike çalıştığı her yerde iyi işler temin ediyor,hayat standartlarını yükseltiyor' tarzı şeyler söyüyor bu konuda. Vietnam'da ve Endonezyada ki açlık sınırında ki maaşlar ve ülke ekonomisi hakkındaysa: ' Bu olayların gelişmekte olan tüm ülkelerin geçtiği bir süreç olduğunu;bunları Japonya ve Koreninde zamanında yaşadığını söylüyor . Bir kesim ekonomistte aynı fikirde zaten. İstihdam artışının ülke ekonomisine katkısı falan filan. Ama gerçek şu ki bu açlık seviyesindeki maaşlara dayanan ekonomiler bir adım ileriye üç adım geriye gidiyor;Tayland , Filipinler, Endonezya'da olduğu gibi.Çünkü bu sistem bu ülkelerin para birimlerini tepe taplak ediyor. Bu daha ne kadar böyle gider bilmiyorum ama ben lisedeyken Endonezya da Nike fabrikasında çıkan,işçilerin maaş isyanını hatırlıyorum. Zaten bu olayı hatırlamamla başladım bu blog u yazmaya. Tv de gördüydüm.Çalışanların hepsi kendi bastıkları aynı tip Nike t-shirt ü giyiyordu. Siyah üstüne Ters Nike logosu altında da 'just stop it' yazısı.Yani klasik nike imajının tepetaklak olmuş hali. Tv'de görüp çok beğenmiştim t-shirt'ü. Hatta hayatımda tek beğendiğim Nike ürünü (futbol formaları dışında) diyebilirim . Ama onu da pek tabiiki nike retailer larında satılmadığı için alamadım ne yazık ki:)
NIKE LOGOSU EFSANESİ




Nike’ın kurucusu Phil Knight,Nike daha küçük bir firmayken grafik tasarım öğrencisi Carolyn Davidson adlı bir çocuktan, kendisine bir logo üretilmesini istemiş. Ve Bu çocuk çok kısa bir sürede Nike’ın ünlü dinamizm ve sportif imajını yaratan “Swoosh” adlı bildiğimiz Nike logosunu yaratmış.Hemde 35$ karşılığında! Neyse bu eleman Üniversiteden mezun olduktan sonrada Nike için ilanlar, broşürler, posterler, kataloglar tasarlamaya devam etmiş .Ama bir süre sonra Nike’ın hızla büyümesi nedeniyle tek bir tasarımcı firmaya yetmemiş ve Nike bu elemana yol verip profosyonel bir reklâm ajansı ile anlaşmış. Böylece Logo yaratıcısı Carolyn Davidson’un Nike ile ilişkisi kalmamış. İşte logonun Nike tarafından anlatılan efsanesi buradan sonra başlıyor 1983 yılında Carolyn Davidson'a bir telefon gelmiş Nike'den.Nike'ın kurucusu Phil Knight onu bir öğle yemeğine davet etmiş. Yemekte Carolyn’i süprizler beklemiş(bak sen) . “Swoosh”lu bir elmas yüzük, bir sertifika ve açıklanmayan oranda Nike hissesi. Bu Nike tarafından anlatılan bir hikâye.Bana göre iyi sallanmış bir hikaye. Ama gördüğünüz gibi markanın tabanını ve sağlam tarihini bu uydurma hikâye ile desteklemek gayet mantıklı. Varsın sahte olsun hikâye. Ne fark eder ki? Bakın yine dillerimizde.
NIKE'IN SÜPERSONİK SPOR İLAHLARI




Oldum olası Nike ve Adidas'a ısınamadım. Varsa yoksa Kappa ,Diodora'dır benim için spor giyim alternatifleri. Özellikle Kappa hep daha bir estetik geliyor gözüme. Nike'ın kafamda yarattığı negatif imajın bir sürü nedeni var.Bunlardan biri de içi boş kofti insanları gençlere idol olarak sunması.mesela GS'lı abeci futbolcular Sabri ve Arda'yı ilah gibi göstermesi. Zaten yakalamış.Hatta uğruna ürün çıkarılan ilk sporcu elemanda bu arkadaş. Zaten Michael Jordan da bu konuda ' Phil Knight (Nike kurucusu) ve Nike 'in yaptıkları beni rüyaya dönüştürmekti' diyor.

Fiziksel özellik ve yetenekleri sayesinde yaratılan İdolleri oldu olası sevemedim . Karşıma paketlenip çıkartılan spor süperstarının aynı zamanda çalışan bir beyni ve kendi fikirleri olmalı.Misal Maradona.Maradona o kadar yetenekli ve aynı zamanda zeki düşünceleri olan bir adamdı ki kendi kendine ilah oldu.Hemde sponsoru Puma'nın onun imajını paketlemesine gerek kalmadan.

Bu spor ilahı konusuna bu kadar tepkili olmam daki etkenlerden biri de Nike'ın süperstarlarından Manchester United'lı Rooney. Transfer sonrası ilk maaşıyla geneleve giden ve burda paparazzilere yakalanan bu abeci adamın, billboard larda ve dergilerde
süpersonik karizma resimlerini görmekten uyuz oluyorum ben. Haksız mıyım?